rakamlar... ne kadar önemli ve belirleyici hayatlarımızda. kaç yaşındasın? ne çok merak edilen bir sorudur daima.
alışamadım ben bu yaş olayına bir türlü. olduğum yaş ile hissettiğim yaş arasındaki önemli fark, dünya yaşımı telaffuz ederken daima sanki kendim dışında bir başkasından söz eder gibi hissettiriyor bana.
onluk dilimler değişiyor yıllar içinde. zaman geçiyor, kuşlar uçuyor ve biz yaş alıyoruz. ben daha 17 yaşımdaki gönlümle, dünya yaşımı yaşamaya çalışırken bazen işte kısa devre yapıyor bu yaş konusu.
yaşın kaç diye sorulduğunda, öyle keyifle dolu dolu 39 diyorumki. ama sanki kendimden değil de çocukluğumun kırmızı ojeli komşu ablasından bahsediyorum. ne büyük yaşlardı 30'lar o zamanlar, yaşlıydı baya baya bu yaşlara gelenler. sanıyormuşuz meğer. öyle değilmiş hiç de.
bugün, tam da 39'un son günlerini yaşarken doya doya, belki de hala gönlümün 19 yaş olmasından mıdır nedir, yaş almış hissediyorum sadece, yaşlanmış değil. saçlarımda gittikçe artan beyazlar, açıkcası canımı hiç de sıkmıyor, keyfimi kaçırmıyor. tam tersine çok da yakıştırdım kendime. hele bir de "çok yakışmış, çok tarz olmuş, ne iyi ediyorsun beyazları kapatmayarak" sözlerini duydukça daha da bir keyfim artıyor.
böyleyim ben. tam bir kova burcuyum. kendine özgü, hafiften kısa devre yapmış bir zihin, daima 19 bir gönül, duyguları ortada, derdi ve hikayesi kendine dair.
39'um hala. evet hesap makinesiyle de hesapladım kesinlikle 40 olmak üzereyim. net bilgi.
bir dönemeç daha aslında hayata dair. yeni bir ondalık zaman dilimi. keyifle telaffuz edilecek bir yeni yaş daha...
rakamlar mı? onlar lazım anlatmaya. ve öğrenmek lazım onlarla mutlu olmayı.
cemal süreya'nın dediği gibi hayat kısa, kuşlar uçuyor. hayatı olabildiğine uzatmak lazım, içini doldurarak...