27 Ocak 2015 Salı

eskiden...

ne zararsız sıkıntılarımız varmış eskiden... leblebi tozu bakkalda taze bitmiş olurdu da yenisinin gelmesini beklerdik sokakta oynarken, patlayan şeker az mı patladı çok mu patladı olurdu merakımız, tamam tehlikeli bir işti e biraz da erkek çocuğu işi ama ben de sokakta oynarken çatapat patlattım çok defa, kiminki daha güzel patladı olurdu derdimiz, bir de yakan top vardı, toptan yandın mı can mı aldın önemliydi. o zamanlar düşerdik dizimiz kanardı, benim dizlerimde çok yara bere vardı o zamanlarda. ama o zamanlarda yaralar sadece dizlerde idi, yere düşen arkadaşımızı elimizi uzatır kaldırırdık, kanayan yarasına üflerdik canı yanmasın diye, yok daha da kötüyse yara ve o kahve kırmızı tentirdiyottan dökmek gerekirse, eczacı abi dökerken bizim de canımız yanardı. o zamanlar dertlerimiz de çarelerimiz de insanca ve normal idi. şimdi bu yeni zamanlarda, düşene de yardım etmiyoruz, arkadaşımızın derdinden de anlamıyoruz, sıkıntıyı paylaşmıyoruz aksine üstüne dert ekliyoruz artık, kim daha az sıkıntıdaysa diğerinin çokuyla mutlu oluyoruz artık. paylaşmıyoruz, anlamıyoruz ne yazıkki yargılıyoruz sadece. arkadaşlıklar bir püfe bakıyor dağılıp kaybolmak için. modern zamanlar çok şeyi aldı götürdü hepimizden. çocukluğumuzu ve çocukluğumuzun içtenliğini de. hala koruyanlar ise hala çocuk gibi inciniyorlar bu modern zamanlarda....