Kimseye haber vermeden, telefonunu yanına almadan, içinde bir şort, iki tişört, bir sandalet olan küçük bir çantayla. Kredi kartlarını da almamak lazım çok para da. Kredi kartı bana şehri hatırlatıyor çünkü. Arabana binip gideceksin buralardan. Kafana estiği gibi yol alacaksın. İstediğin yerde durup çeşmeden su içeceksin, istediğin yerde sağa çekip ufku seyredeceksin. Sonra karnın acıkacak. Duracaksın bir yol üstü kahvesinde. Otlu gözleme, tereyağında çift sarılı yumurta yiyeceksin. Ama öyle teflon filan değil eski usul bakır ya da aluminyum tavada pişmiş olanından, şöyle ekmeğini bulaya bulaya tavanın dibini sıyıra sıyıra yiyeceksin yumurtanı. Yanında da en tavşan kanından çay hem de su bardağında. Sıcacık köy ekmeği gelecek masaya taş fırından yeni çıkmış, kabuğu kalın çıtır çıtır. Süreceksin sapsarı taze köy tereyağını, aman diyeceksin bu haftasonu kolesterol de tatile çıktı. Eski kaşar, mis gibi taze kaymak. Hepsinden yiyeceksin. Üzerine de içeceksin bir keyif çayı ince belli bardakla. Tam olacak keyfin. Uzatıp ayaklarını bakacaksın yemyeşil otlara, ağaçlara, sinekleri kovalayan karabaşa. Hayat bu diyeceksin başka birşey düşünmeden. Hatta düşünmeden. Yaşayacaksın o güzel 2 günü.