19 Ocak 2015 Pazartesi

yağmur...

yağmuru izledim camdaki yağmur tanelerinin arkasından, sokağa baktım ve caddede hızla geçen arabalara, hızla yağmurdan kaçmaya çalışan insanlara. yağmurun hüzünlü bir keyfi var aslında bence. sakince sıcak bir köşede camın hemen yanında oturup yağan yağmur tanelerini izlemek başka bir keyif hele elinde bir fincan lezzetli bir kahve ile. tanıdık bir yerdeyim bu yağmurda. yıllarca yürüdüğüm yokuşta bir camın arkasındayım. aynı yokuştan ne çok yürüdüm, düşündüm de. nedensiz birdenbire gözlerim doldu, durduramadım gözyaşımı. üzgün değildim aslında yağmuru izlerken o tanıdık yokuşta bir köşede ama nedense gözlerimden yaşlar süzüldü. ne çok yıl geçmiş, kaç yağmur yağmış, kaç kar zamanı yürümüşüm o yokuştan geçip gitmişim, kaç yağmur kaç güneş daha geçeceğim o yokuştan. renk renk şemsiyeler ile yürüyor insanlar, benim elimde mis kokulu bir kahve sıcacık. kahve içmek aslında böyle birşey, 5 duyu ile hissetmek kahveyi, kokluyorum önce içime çekiyorum kokusunu sonra başlıyorum içmeye yavaş yavaş telaşsız. kahve telaşsız zamanların içeceği bence. uzun oturmaların, biraz heyecanlı biraz romantik sohbetlerin içeceği. dost içeceği, aşk içeceği, çok şeyin keyfinin ortağı, kahve ve yağmur.